20 Haziran 2015 Cumartesi

Meslek Lisesi Memleket Meselesi

Dikkat etmişizdir, üniversite yerleştirmelerinde en çok puan hangi fakültelerde? Tıp, mühendislik, eczacılık, mimarlık,hukuk vs. vs. Bunların elde tutulması güzel bir şey olsa gerek. Bunlara herkes alkış tutar. 

Hatta biraz derine inelim. Liselere girişte, yani ilk viraj. Burada sözü edilen kurumlar Fen- Anadolu liseleridir. (Nedense herkes bu kurumlara alkış tutar) Altı ise İmam Hatip-Endüstri Meslek liseleridir. (Bunlar da üvey evlat muamelesi görürler) Bir de özel kurumlar var.

Alkış tutulan yerleri kazan, gerisi kolay olayı, sadece bizim gibi, gelişmekte olan ülkelerde görülür. Pek gelişmediğimizin kanıtıdır bu. (16. ekonomi olmamızla alakası yok) Gelişmiş ülkelerde her mesleğe ayrı bir önem verilirken, bizde "Çoban ile benim oyum bir mi" denilerek, mühim bir makama hakaret edilmiştir. 

Arkadaşlar, meslek okulları olmazsa, ülke gelişemez, kalkınamaz, uçamaz. Yerli uçaklarımızı, uydularımızı, helikopterlerimizi yapmak istiyorsak meslek okullarını açmalıyız. Şimdiki iktidar, mantar gibi türeyen İmam Hatip liseleri ve özel okullara, temel liselere göz yumuyorsa, meslek okullarına daha fazla önem vermelidir. İki misli önem vermelidir.

Meslek okulları olmazsa... Türkiye'ye veda etmek zorunda kalabiliriz.

17 Haziran 2015 Çarşamba

Lortların Yükselişi-1

Bir sabahtı, aylardan ocak.
Dağlarda atlar kişner idi.
Hatırlatır bana, eski zamanları
Atlarla çıktığımız uzun yolculukları

Üç kez gittim, o büyük kasabaya
Kasaba değil mübarek, büyükşehir!
Bir konak vardır ortasında, sen de üç kilometrekare.
Ben diyeyim diyar kadar.

Oradan bir lort yükselmişti sabaha karşı
Lordun ismi bilinmiyordu, kimse bilmiyordu.
O lort, kimseyi de tanımazdı ki.

Bizim lort tanık oldu,
Lortların
Şanlı ve görkemli yükselişine
Tanık oldu.

Sonra gitti kasabasına
Uçurum vardı kasabanın sonunda
Attı kendini oraya
Gitti ve bir daha
Dönemedi zavallıcık...

16 Haziran 2015 Salı

Merkezi Ortak Sınav

Bir neslin korkulu rüyası, çoğu kişinin nefret ettiği, onun yüzünden ilişkilerin kesildiği bir kavramdır merkezi ortak sınav. 

Çoğu kişi nefret eder fakat o olmasaydı...olmayabilirdik. (nasıl bir söz bu asdasdasdasdaadas)


Hatta bu ülke de olmazdı. (aman bana ne diyecekler için laflar hazırladım)


Şimdi, merkezi sınav sisteminin olmadığı bir Türkiye düşünelim. Ekşiciler düşünmüş bile.


Farz edelim, bu yıldan sonra merkezi sistem kaldırıldı. (halkın %90'ı oley, yaşasın diyecektir sonra dar görüşlülüğünden dolayı isyan edecektir) Test sistemi kaldırıldı. (bence test sistemi en kolay sistemdir) Klasik ve sözlü olacaksınız. Fakaaat... bu bölgesel olacak.


Şimdi, ne olacak diye düşünün. Klasik suallerde adam, beğendiği cevaba yapıştırır puanı. %50 doğruluk payı, %50 hoca faktörü var. Yazısı okunmayanlar baştan yandı. Adam %50 doğruluk payını siler atar. Mesela soru şu:



İkinci Dünya Savaşı nasıl başladı?
Verilmesi gereken cevap şu olmalıydı:


 Almanya, 1 Eylül 1939'da Polonya'ya saldırdı, Polonya savaş ilan etti ve 2. Cihan Harbi patladı.
 Bazıları da şöyle verir cevabı:


Paralel yapının gaza getirdiği Alman Orduları, Fransa'ya saldıracakken Kössinger Hocaefendi'nin son dakika fetvasıyla Polonya'ya doğru saldırdı. Bunu gören SSCB de Romanya'ya daldı. Sonra hepsi uşağa geldi.

Bazı adamlar 1.'sini değil de ikincisini cevap olarak kabul eder.



ÖSYM

Bazı zamanlar anket şirketleri "en çok güvenilen kurumlar" listesini yayımlar. Üçüncü Anayasa Mahkemesi, ikinci Emniyet Teşkilatı iken, birincisi, evet biliyorum kafanızdakini...
Türk Silahlı Kuvvetleri! 83.6 ile birinci olmuş. 


Milliyet Gazetesi
Peki "en güvenilmez kurum". Bunda da birinciliği ÖSYM alıyor. Ben söylemiyorum, Türk halkı söylüyor. Skandallar almış başını gidiyor.


Milliyet Gazetesi

Habertürk Gazetesi
Şimdi diyeceksiniz, bu olaylar başka ülkede olsa o kurum kapatılır, bina jetlerle havaya uçurulurdu. E haklısınız, ama burası Türkiye krdş ne bekliyon.

Bir de, bu adamlar sınav sorularını bir zor, bir kolay yaparlar. Sanki gideceğiniz yer Harvard. Aslında o kadar zor değildir de (o kadar ful çeken var [ful ne demek lan, vatandaş Türkçe konuş] ) bize zor geliyordur. Aman neyse.

Sınav yerlerini de Fizan'a ayarlarlar. Aynen, Fizan'a kadar git derler.

15 Haziran 2015 Pazartesi

IMDb Kültürü ve Film Bilgisi

IMDb'den bahsedeceğim bu yazımda. Bu yazıda, IMDb'nin kültürünün içine edenler ve filmlere, dizilere ve bilumum şeylerin ölçme ve değerlendirmesini bozanlara laflar hazırladım.

Bu insanları grupta inceleyeceğiz. Bu kişiler sadece IMDb'de bulunmaz, bazı sözlüklerde de bulunur (ek$i, uludağ vs.) Yani bu grupta ekşici ve uludağcılar var. İnciciler de olur da adamların öyle eleştirmenlik yaptığını görmedim. 

1) Filmi izleyip,300 sayfa oradan buradan yorum yazanlar.

Bu kişiler çok bulunur. Mesela, Geleceğe Dönüş'te Marty McFly'ın kahve ücretini ödeyip kahve içmemesi onların gücüne gider. Bir yorumda (mesela) şöyle belirtirler:
Marti kahve ücretini ödüyor, adam kahveyi veriyor, ama Marty kahveden bir yudum almıyor. Bu nasıl senaryo, bu nasıl kurgu? Ey, Rabırt Zemeckis nasıl senaryo bu?
İsteyen o şekil yudumlar, isteyen bu şekil yudumlar.
Marty geleceğe geri döndüğünde, geçmişte gördüğü annesi, babası onu tanımıyor, bu nasıl iş, bu nasıl kurgu, hükümet istifa! Zemeckis'e soruyorum, kurgu akışı dersinden mi kaçtın, okulu mu ektin? 
E arkadaşım, hafıza diye bir şey var, o disk temizliyor. Tabi yoksa ekinler sararırdı. (ne alaka lan)

 2) Filmi izlemeyip fragmanı izleyen, 335 sayfa gereksiz yorum yazanlar.

Bu kişiler daha çok bulunur. Adamlar, leb deyince Çorum'un rakımını şıppadanak bulurlarken, burada ise üstün yetenek ve dehalarını göstermekten kaçınmazlar. Adam der, fragmanında böyle gördüm, kesin şöyle olur yazar.


Fragmanda esas oğlan kıza yazıyor, bunlar filmin sonunda işi pişirir. 40 yıllık film eleştirmeniyim, böyle filmleri çok gördüm.

Evet..hop...van minüt! Van,van minüt! Hocam beş saniyede İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yaptun dur azcık. Nasıl biliyorsun o kadar hızlı, tamam 40 yıllık film eleştirmenisin, böylelerini çok gördün de bu belki farklı. Tamam, esas oğlanın kıza yazdığı 632532152420 tane film var ama bu farklı olabilir.
 3)Filmden uzaktan yakından alakası olmayıp, söylentileri yazanlar.

Bunlar da vardır. Bir keresinde gördüm, adam havaalaanında çok über kült bir dizinin senaristini bulmuş (havalara bah bah) , alttaki 1.50'den oran açıyor.


Kim Tülay'la Cücü evleniyor diye bir şey söyler ki? (Cücü neyce, Fransızca camdan yapılma uzun görüşlü webcam tabağı mı)
Alttaki de:


 Tülay'la Cücü evlenir oranı 1.50.
Hmm... bu dalgasına olabilir fakat hım ham hom düşüneyim. 

4)10 oyuna abananlar

En nefret ettiğim türdür. Adam der ki: "Bu oyuncu oynuyor, haydi onun filmine 10 verelim." Adam izlemiş fakat verme sebebi farklı. Sırf destek olmak için. Ben anlamıyorum arkadaş. Boynumda fular da yok ama neyse.


5)Sırf sevdiği oyuncu uğruna filmi göklere çıkartanlar

Mesela X Y diye bir adam, 82'nin Dramı diye bir filmde oynuyor. 82'nin Dramı çok ama çok kötü. Bazı yalakalar, X Y olduğu için sırf: "Off, über film valla süper ötesi, dramatik kurgusal efektler muhteşem, izlerken ağzım Bolu Tüneli oldu. 

Bunlara söyleyeceğim tek söz şu.

Sıcağı Sıcağına

Bir program vardı, liseliler bilmez. Ben de bilmiyorum. Çünkü hiç izlemedim, fakat bir kitapta okuduğuma göre böyle bir program var. Aman tanrım dedim ve bu programı araştırmaya koyuldum.

Programın adı Sıcağı Sıcağına. Bu programı Cem Kurtoğlu diye bir abi sunuyor.
Dipnot: Bu adam Kod Adı K.O.Z.'da RTE olarak rol almış, IMDb'ye girin, puan 1,6. Altta adamlar "Goebbels'e rahmet okuttunuz" diyor. Tabi onlar film eleştirmeni. Sonraki yazımda belirteceğim.

Evet geldik proğramın konusuna (proğram nedir ya la), bu program Türkiye'de ilk reality şovmuş. (Daha önce olsa "Genelkurmay Şov" olurdu, paşalar gösterirdi "biz burada şey ediyoruz, içtima burada yapılır vs. vs.) 

Ya bu program, genç bireylerin altına ettirirdi. Ben o zaman portakalda vitamindim ama, baktığımda "o neydi, yohartık" dedim içimden. Bazı sahneleri görünce içime mıçtım. Gerçekten. Annesini makasla doğrayan çocuk, arkadaşını çekiçle yok eden psikopat katil.
Adamlar reyting için ceset gösteriyordu.

E gösterirler de izleyen olmaz mı? Başka ülkede olsa program yayından kaldırılır, sunucu ve teknik ekip sınırsız men alır, kanalın binası ateşe verilir. Ama burada olmuyor.

Bu programda, linç işlenmişti bir bölümde. Aha şu video. Arkadaş, adamsanız teker teker gelin, ne o öyle Çin ordusu gibi. Cık cık cık. Hiç yakışıyor mu? Şimdi olsa RTÜK kaldırır yemin ederim. Kaldırır, zamanın ötesine gönderir. O zamanlar RTÜK vardı, hoş RTÜK'de müdahale etmemiş hemen. Sonra vurmuşlar kıçına tekmeyi.

Evet, benden bu kadar, sözü videolara bırakıyorum. Reklamlardan sonra, kotalılar için 1 dakikalık saygı duruşu. 







14 Haziran 2015 Pazar

Güvensizlik Ortamı

Bundan 50 sene önce, Rabırt adında biri, parka gidiyordu. Parkta çocuklar oynuyordu. Çocukların ellerinde uzaktan kumandalar vardı. Birbirlerine ikram ediyorlar, şakalaşıyorlardı. Rabırt'ın küçük kızı Ketrin, babasının elini çekiştirerek: "Baba bunları bana niye almıyorsun, bizde niye yok?" dedi. (Devlet Bahçelimeyşın) Rabırt'ın içine bir boğa oturdu. Rabırt, kızına ne verdiğini ve ne vereceğini bilmiyordu hala. Zira, Ketrin'in annesi yoktu. Babası, evli değildi. Yani Ketrin, gayrimeşru bir çocuktu. Ketrin, bunu bilmese de babası çok üzülüyordu. Her gün bu acıyla uyanıyordu.

Bu öyküde, "önce"yi "sonra" ile değiştirin. Uzaktan kumandayı başka bir cisimle değiştirin. (saçma oldu da bu)

Evet,ne çıkacağını tahmin edebiliyorum.

Eğer yanılmıyorsam bu...
Bu bizim, sizin geleceğiniz.
Sizin geleceğiniz olma yolunda hızla ilerliyor.
Diyeceksiniz ki: "Efenim herkesin hayatı kendine, herkes istediğini yapar" E bu olabilir. 
Ama işin ucu öyle değil. Ülke, kaosa sürükleniyor. Kimse birbirine güvenemiyor. Evlilikler kısa sürüyor. Hiç 60 yıllık evlilik duydunuz mu? Ben pek duymadım. 

Ana konumuz bu değil. 

Millet birbirine güvenemiyor. Herkes birbirini dolandırmaya, ayağını kaydırmaya çalışıyor.

Bu linkte 20 sayfa, artan boşanma sebepleri yazıyor. 



A kişisi, bir merkezi sınav için arkadaşını satar mı? Satar, artık normal.

A kişisi, bir kız için en iyi arkadaşını gözünü kırpmadan vurur mu? Vurur, artık normal.

A kişisi, daha fazla ₺ elde etmek için diğerlerinin hakkını yer mi? Yer, artık normal.

A kişisi, belediye başkanı olmak için seçim günü dolu pusula al boş pusula ver yapar mı?
Yapar, artık normal.

A kişisi, kendinden daha üstte olan bir şeye aldırmayıp kendi çıkarlarını gözetir mi? Gözetir, artık normal.

"YETER ULAN! NE BİÇİM BİR YER OLDU BURASI?" demek hakkınız olur bunu duyunca.
Biz neleri gördük sayın Volgograd lordları, neler.  

Not kayırmacılığıyla birinci olan var.
Kaynanası 15 yaşında olan adam var. (azgın teke olan kayınpeder pedofili çıktı)
Aralık ayında birileri işi pişiyodurısfsops. Birinin ismi... İsimler aklımda, söylersem sınırsız ban yerim.
Bu ülkede, ülkenin kurucusunun heykeli ayaklar altına alındı. 

Bunlar normal mi? Gerçekten, normal mi? 50 yıl önce olsaydı, 4 tane F-16 hepsine Enola Gay atardı yemin ederim. Artık bu olaylar artıyor, ve üzgünüm, işimiz zor. Artık, dönülmez bir noktadayız. Nesiller güncellendikçe, işimiz zorlaşacak. 

XXI. yüzyılın %14,5'i bitti, %75,5'i kaldı. Bu yüzyılı değerlendirdik, değerlendirdik. Yoksa... XXII. yüzyıl, karanlığın, çöküşün ve yokoluşun yüzyılı olacak.

Karamsarlığımdan dolayı özür dilerim.

Rabırt gibi pişman olmak istemiyorsanız, şimdi harekete geçin.

Ölçüt-ül Ala

Farz edelim, bir kitap yayınlarsınız, 1000 sayfalık. Türkiye'de bu çok aşırı bir şey gibi görünür. Ama Patagonya'da buna "1000 sayfa mı, peh, komşunun oğlu 5000 sayfa yazdı." derler. 

Yine farz edelim, bir televizyon üretirsiniz 290 ekran. Bu A ülkesinde "biz 654 ekrana küçük diyoruz, bu ne ki?" diye tepki toplarken, B ülkesinde "O kadar nasıl yapmış?" dedirtir.

Mesela, bir sınavda 500 üzerinden 376 aldınız. Bu, A ülkesinde ortalama bir puan, B ülkesinde rezil bir puan çünkü herkeş ful çekti. C'de ise kral olursunuz çünkü en yüksek puan sizindir.

Yani, anlatmak istediğim şu:

Uluslararası ölçüt (modern) olduğu gibi ulusal-bölgesel (geleneksel) ölçüt vardır.
Herkesin ak dediğine siz kara mı diyorsunuz, işte burada ulusal ölçüt gizlidir. Biri onlara özgürlük savaşçısı derken siz onlara yalancı, işgalci derseniz bu ulusal ölçüttür.

Bu güzel.



Fakat, bu ölçütler bazı insanları köreltiyor ve bazılarını yok ediyor.

Mesela, Oxford mezunu Türkiye'de işsiz kalabilir. Bu normaldir. Adam iş başvurusu yapmaz ise kalır.

Fakat, başvuru reddedildi. Sebebi ise "deneyimi yok, burnunu beğenmedim, yüzüm kamaştı" vs vs vs.

İşte, burada üçüncü ölçüt devreye giriyor. Kişisel ölçüt. Hani birilerine güzel, birilerine yağuşuğlu dersiniz ya, işte o.

Mesela; Abuzittin, Ahmet'e göre işe yaramazın teki iken Ayşe'ye göre çok zeki bir adamdır.

Mesela;Sami Bey, Mehmet'e göre muhtar bile olamaz iken Selin'e göre BM genel sekreteri olacak adamdır. Benim için değeri bilinmeyen cevher.

Olur mu, olur bayım. Olur bunlar. Biz nelerini gorduk bu insanların.


Neyse, konuya geliyorum. Bir dakika, evet geldim.

Ölçütler, (sınavlar, kaplar ıvır zıvır) hayatımızı belli düzene sokar. Bakın hayatımızı belirler demiyorum. Belli bir şekil verir. "Sonov hoyotomozo bolorloyor" demek, tek amacın sınav olduğunu söylemekten başka bir şey değildir. 
-Hedefin ne? 
-Sınavdan ful çekmek. 
-Sonra?
-Eee... 
Şekil 1A



Fakat sevgili Volgograd lordları, iş bu kadar kolay değil. Sınavdan ister ful doğru yap, istersen ful yanlış (bu daha mümkün) bu sizin ne bilip bilmediğinizi ölçer. İşte bu kadar. 


Neyse, ölçüt mü diyorduk, ha şu zalım ölçütler.

Bir ölçüt vardır ki, hayatınızı belirler. Buna herkes tabi tutulacaktır. Herkes ama herkes. 7 milyar (şu anda olsa) buna tabi olacak. Bildiniz mi? Evet, doğru!

Ahiret soruları. 

Dine girmek istemem, fakat ölçüt-ü ala budur.

Okuduğunuz için teşekkürlerimi sunar, sıhhat ve afiyet dilerim.






































13 Haziran 2015 Cumartesi

Birleşememiş Milletler

Herkes sevinç içindeydi. Çünkü yeni bir ülke kurulmuştu. Bayraklardan hiçbir şey görünmüyordu. Ve Ostragonya, Roberayistan'dan ayrılmıştı. Ostragonyalılar, bağımsız olduklarını düşünüyorlardı. Büyük dünya kodamanlarının kuklasıydılar onlar aslında. Ama hiç kimse farkında değildi.

Bu okuduğunuz öykücük, size ne olacağını anlamanıza yardımcı olacaktır. İnşallah olur!


Biliyorsunuz BM diye bir örgüt var. Bu örgütümsü, dünya barışını ve özgürlüğü sağlıyor (!)

Güvenlik Konseyi de güvenliği tam teşekküllü sağlıyor.

Aslında öyle değil, Pınar ben çok değiştim. Ya devreler niye karışıverdi? Pardon.


Aslında BM, birkaç insanın yönettiği bir kurum. Dünya barışını sağlaması...saat sabahın altısında kıraathaneye gelip iki el okey atan adamlar kadar. Belki daha fazla.


Şimdi diyorsunuz, franz den kaiser bu kadar emin nasıl konuşuyorsun, e işin aslına baktığımızda siz de diyeceksiniz benim dediğimi. Şimdi bakalım ne var bu kutuda.


Daimi üyelere bir bakalım:



(...) Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya ile on geçici üye ülke bulunur. (...)
1) Amerika Birleşik Devletleri: 
Irak'a giren,
G. Amerika'da iç savaş çıkartan+ Küba'ya saldıran 
Avrupa'daki sivilleri bombalayan (Avr. Dev. sütten çıkmış ak kaşık değil bi kere taam mı !!!111birbir!!)


-Devlet kimdir? Süreniz başladı.

-Ama şık göstermediniz?
-Bu soru klasik Mehmet Bey,size özel.
-Neyse, bir şey demiyorum.
-Yarışmayı bırakıyor musunuz? 
-Hayır, asla. Cevabım Abede.
-Abede dediniz ve bir milyon Törkiş Lira kazandınız!

Özet: ABD emperyalizmin şahı ve dünyanın jandarmasıdır. Dünyayı babasının çiftliği gibi yönetir. (Çaktırmayın, Amerikan çıkışlı şirketin hizmetinden yararlanıyoruz, bir gece ansızın CIA gelir)


2)Birleşik Krallık


Tek bir görsel:


Maaşallah adamlar dağıtmış ortalığı ne denir başka

Rul Britanya, Britanya rul dı veyvs, britons nevır nevır şhal bi sleyvs! 

Adamlar köle olmayacağız dediler, herkesi köle yaptılar.


Alkışlıyoruz, milletçe alkışlıyoruz. (Aklınıza ne geldiyse onu silin, siyasi değil yazma amacım)


3)Fransa Beşinci Cumhuriyeti

Devrim yaptık, çok kafa kestik
Napolyon Paşa'yla Moskova'ya girdik
Foşik Naziler bize saldırdı
N'apacağımızı bilemedik

Silah yok dediler bulunur dedi
Foşik çok dedi, yenilir dedi
Bir gece yarısı ansızın
Yaşa Çarls dö Gol

Fransa bir beşiktir, adamlar devrim yaptı, efendim durduramıyoruz dedik.
Napolyon Moskova'ya girdi ama çıktı, yok artık ebesininki dedik
Foşikler aldı götürdü, vay canına dedik.

Ama bu, Fransızların sömürücü olduğu gerçeğini değiştirmez.

Cumhuriyet olarak her yeri sömürme qeyff
4)Çin Halk Cumhuriyeti
Uygur Türkleri'ne yapılan zulüm ve diğerleri, bu ülkenin sömürmemiş olduğundan dolayı masum olduğu gerçeğini değiştirmez. Adamlar bir de tavuk keser gibi adam öldürüyor. 

Ama en temiz sicil onlarda.

Geçiyorum ve...

5)Rusya Federasyonu-SSCB
RF, Kırım'ı almasıyla gözümden düştü. Arkadaş, hayvan gibi toprağın var neden netice kadar yeri alıyorsun? Ne kattı sana ey Rusya?

SSCB ise... Disiplin Kurulu'nun müdavimi olan fakat okul birincisi öğrenci gibi.

Sovyetler Birliği ve destekçisi ülkeler


Hayvan gibi genişliyorsunuz yav

Tamam, genişle de hobi olarak genişle!

Varan 1

Bir söz de Stalin'den: 


Binlerce kilometre yol katetmiş, kan ve ateşin içinden ilerleyen bir askerin bir kadınla biraz eğlenmesinde ne var? 

Hmm... eee... aaa... van minüt, van, van minüt... cızz. bom!

Yani tecavüz yasal olir. Bir dakika, savaş sonrasına bakalım.

Varan 2


Estonya, Litvanya ve Letonya'yı işgal (Varan 3)


Varan 4 (Finlandiya)


Varan 5 (Polonya)


Varan 6 (Macaristan)


Varan 7


Hiç mi utanma yok sizde ha? Bunlar nedir ha nedir, nedir? Nasıl yaparsınız bunları o tertemiz insanlara? 


Demek ki...yok!

Evet.


BMGK bunun gibi emperyalist ve kolonyalist ülkelerden oluşur. Diğer üyeler kukladır. 


BM ise, birkaç kişi ne istiyorsa onların tarafını tutan bir örgüttür.


Açık açık söyleyeyim, en tehlikeli terör örgütü hangisi sizce?


IŞİD mi? PKK mı? El-Kaide mi? IRA mı? PJAK mı? ASALA mı?


Hayır, hiçbiri değil.


En büyük terör örgütü BM'dir. Ama öyle bazukayla, AK-47 ile tarayan adamlardan oluşmaz. Tam tersine, işgallere zemin hazırlayan bir örgüttür.


Şunu unutmayın: Terörist olmak için şiddete gerek yoktur. Gözünüzü yumarsanız, siz de terörist olursunuz.